20.05.2017

Avm'lerde canına kıyanlar

Bu çağı betimleyen dijital imzalar bırakmak için geldiler onlar. Her şey yitip gidecek oysa.

Deniz manzaralı boğaz köprülerinde değil. Alışveriş merkezlerinin yüksek katlarından zemin kata bırakırlar kendilerini. Kimseler yaşamaları için iknaya  yeltenmez bile. Zira yaşayan onca ölü arasında kamufle olmuşlardır. Fark edilmezler. Yüzlerinde makyajı, sakallarında tıraşı ihmal etmeden, en güzel kıyafetleriyle parçalanmaları sakın şaşırtmasın. Cesetlerinin güvenlik kameralarının videolarından sızacağını pekâlâ bilmektedirler. Bundandır, her şey son bulduğunda bile her şeyden vazgeçememişler, artlarında yakışıklı ve güzel cesetler armağan etmişlerdir. Saygı duymayı bilmem ama öyle somut bir sebep aranamaz aldıkları bu karara. Siz neden şu çeşit peyniri satın aldınız ki Allah aşkına? Ya da neden şu aktörün, şu büyük futbol takımının manyağı kesildiniz? Niçin işinizi kaybettiğinizde geberesiniz gelir? Ebeveyninize, devlete, üniversiteye, o sidikli amirinize el pençe divansınız, niye? Hem de özgürlük ağzınızdan bir salya gibi damlarken. Hem de... Bunun hesabını bir verin, ölülere sormadan önce.

14.05.2017

Yalan yanlış öz-hikâyeler

Farkında mısınız? Nasıl olduysa artık, her birimiz hem birbirimizin hem de kendimizin psikoloğu kesildik. Davranışlarımıza gerekçeler buluyor; egolarımızdan, beynimizin bilmem hangi Grekçe isimli bölgesinden, ebeveynimizden, ne olduğu belirsiz bir “depresyondan” bahsediyor; kederli kaderlerimize olmadık sebepler arıyor, “psikanalitik” teşhisler koyuyoruz. Savunma mekanizmalarımızı kuvvetlendirip duruyor; sevimsiz, kaskatı yapma ve süslü benlikler oluyoruz böylelikle. İnsan olmaktan çıkıp zavallı fantastik imgelere, edilgin statik biblolara dönüyoruz.

Hepiniz mi psikologsunuz Tanrı aşkına? Yapıp ettikleriniz sadece yapıp ettiklerinizden ibaret, oysa. Tüm bunlara gerekçeler aramak ve öz-hikâyeler yaratmak; devletlerin şu anki durumunu kuvvetlendirmek için resmi tarih uydurmasından ne kadar farklı? Yapıp ettiklerinize ya da korkudan yapamadıklarınıza; anne babanızı da işin içine katıp yarım yamalak öğrendiğiniz Freudçu teorilerden derme çatma, yalan yanlış mefhum ve ifadelerle doneler aramanızda bir sorun yok mu?

Korkularımızı maskelemenin en kolay yolu bir bakıma bu tabii: “Annem böyle yapmasaydı...” “Şu ülkede doğmasaydım...” “Şu mahallede zorluklar içinde büyümeseydim...” “Kocamın dayağına maruz kalmasaydım...” “İlk çocuk olmasaydım...” Vesaire, vesaire, vesaire.

Bırakın bu salaklıkları artık. Siz ne bir psikologsunuz (ki onların da bu saçmalığa devasa katkılarını inkâr edemeyiz); ne ideolojik bir tarih yazıcısısınız, ne de gerçek anlamıyla bilime gönül vermiş, hakikat sevdalısı bir düşünür... Hiçbiri değilsiniz. Gerekçeler aramaktan bir süreliğine de olsa vazgeçin. Sanki Yunan tragedyasının tanrısı, tanrıçası olmuş gibi bir hâliniz var... Siz düpedüz insansınız, canım kardeşlerim. Biz düpedüz, etten kemikten, fani ve ders almayı bilmeyen zavallı mahluklarız. Ve bunu samimiyetle duyumsayabildiğimizde, o bedene gömülmüş ruhlarımızın sonsuzluğuna aklımız bir nebze erebilecek belki. Olmakta olanla hiçbir ilgisi olmayan, o kendi yarattığımız ahlâksız hikayelerin neden-sonuç ağlarının dışına taşabileceğiz. Böylece akıl dışı ertelemelerden, fetişlerden, yapay kederlerden vazgeçebilecek, irademize sahip çıkabileceğiz. Kurgulanmış yapay benliklerimizin manasızlığını görebileceğiz hatta. Olabileceğiz belki. Kim bilir? Varolmakta olandan umut kesilmez, zira.