8.04.2017

Suya yazmak

Sözün değeri ne kadar da düştü? Özel yahut kamusal alanlarda egomuz okşanmıyorsa, söylenenin hiçbir kıymeti yok gibi. Halbuki bir zamanlar küçük bir kasabada çıkarılacak mürekkepli kalemle yazılmış ufak bir broşür binlerce insanı harekete geçirebilirdi... Matbaalar adeta silah depoları gibiydi. Çok değil, daha bir asır önce böyleydi işte. Şimdilerde makyajlı videolar izleniyor izlenmesine de; o enformasyon yığınının kimsenin beynini yahut bedenini harekete geçirdiği filan yok. Bir videoda muhatabınızı kolaylıkla manipüle edebilirsiniz; çünkü orada saniyede yirmi dört adet ardı sıra geçen kurgulanmış imgeye maruz bırakıldığınızda, düşünmek eylemi bloke olur. Video sizin yerinize sizin için çoktan düşünmüştür bile.

Bizans Hristiyan ikonofilleri orada burada sergiledikleri dini imgelerle tam da bunu amaçlıyorlardı: Ahmak halk İncil’i okuyamaz, okusa bile anlayamaz; öyleyse ona resimlerle anlatalım kutsal olanı.  Şimdilerde yazılanın bile bir kitap olduğundan emin değilim... Daha çok hızlı tüketime açık birtakım sayfalar topluluğu... Yazıldıkları anda kendilerini tüketip bir hiçe dönüveriyorlar... Hepimizin bildiği gibi bugünün en büyük ironisi Ortaçağların aksine metinlere kolayca “ulaşa”bilmemiz. Ne kadar talihli olmalıyız ki, bir tık uzağımızda en güzel eserler! Ama çok büyük bir çoğunluk için kafalarında canlanan karizmatik imgeler haricinde hiçbir anlam ifade etmiyorlar. Aslen değerli olana hâlâ ulaşılamıyor – ama burada ulaşılmaz sözcüğü artık fiziksel olanın ötesinde hakiki anlamını üstlenmiş... Ulaşılmazlık teknik bir olanaksızlık değil de; immateryal bir iradesizliğe, güçsüzlüğe, çaresiz bir karmaşaya denk düşmüş...

Elbette ki bir tek linke tıklayıp, birkaç on saniyede indirebiliyoruz en lezzetli klasikleri, Aristoteles’i, Platon’u, Kant’ı... Ama imgelerin pornografisi öyle kuvvetli bir ışıkla kamaştırıyor ki gözleri, kör yarasalara dönüveriyoruz. Demek ki görmemezlik için hiç de öyle karanlık zamanlara ihtiyacımız yok! Bilakis, yoğun bir aydınlık da körleştirip, duyarsızlaştırabilir bizleri.

Tekniğin gelişimi bir kadim hakikati eskitemedi: Hâlâ dar kapılardan girebilenler çok azlar, ıssızlar ve onlar hâlâ suya yazıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder